top of page
logooooo.png

Karma-Darma-Reankarnasyon ve Karma Astroloji

 

Astroloji, evrenin birleştirici düzeninin, bilimsel ve kavramsal bir biçime başarı ile tercüme edilmiş en büyük bakış açısıdır.

Zipporahh Dobyns (Psikolog-Astrolog)

 

KARMA-DARMA-REANKARNASYON VE KARMA ASTROLOJİ

Karma astroloji; daha çok karma, darma ve reankarnasyon konularıyla  ilgilidir.  Ama bu üçleme yaygın inanışlara göre sıralı doğum ve ölümlerin oluşturduğu, zaman olarak lineer bir akıştan doğan  “reankarnasyon anlayışı” ile ilgili  değildir.

Ancak bu konuya girmeden önce algılarımız üzerinde düşünmeliyiz.  Biz insanoğlu, gördüğümüze, duyduğumuza ve bildiğimize itibar ederiz. Rasyonel aklın sınırları içine alamadığımız hiçbir şey bize gerçekmiş gibi gelmez. Oysa ki hepimizin, en rasyonel olanlarımızın bile bildiği her şey, kendi ön yargıları ve etikeleri ile doludur. Üstelik, rasyonel aklımız kendi içimizde yaratığımız gerçekliğin sağlamasını yapmak için güçlü bir araçtır. Rasyonel aklımız aracılığı ile kendi zihnimizde yarattığımız “gerçekliğin”  içinde hapsolur kalırız.  Oysa ki yaradılış, bu yeryüzü ile gökyüzü arasında evrilmiş olan insanoğlunun aklının  ve beş duyusunun sınırlarının ötesindedir ve rasyonalize edilemez. Çünkü yaradılış anlatılamaz, ancak metaforlarla, hikayelerle, mitlerle veya mesellerle sezdirilebilir. Jung’un, bir algı kapısı olarak tanımladığı sezgi, esasen varoluşumuzda mevcuttur ama bizl“aklımızın kibirine” kapıldığımız zamanlardan beri bu algımıza sağır olmayı seçmişizdir.  Çünkü sezgi beş duyunun ötesinde bir algıdır. Üçüncü göz veya altıncı his gibi. Öyleyse yaradılışı hissetmek için metaforlara, benzetmelere, dolaylı yollara ya da sanat veya aşka ihtiyacımız var.  Bu haliyle de reankarnasyon, karma, darma, sevap, günah gibi kavramlar yaradılışı ya da evrenin büyük düzenini anlatan mükemmel metaforlardır.

Jung’a göre kollektif bilinç dışı insanlığın yaşanmışlıklarının, tüm eylemlerinin, rüyalarının, mitlerinin veya hayallerinin arketipsel izleri ile doludur. Doğu öğretilerinde de samskara da denilen bu izler, tüm insanlığın deneyimlerinden oluşan ve dönüştürülmesi gereken karmalarının (:amellerinin) izleridir. Bu izlerin, kollektif bilinç dışından, kişisel bilinç dışımıza yansıyan bölümü ise bizim “payımıza düşen kaderimiz”  yani karmamız, bir diğer değişle  yanımızda getirdiklerimizdir. Reankarnasyon, esasen karma ve darma ilişkisini anlatan güçlü bir metafordur.  Sanki bu izleri yaratan yaşantıları biz yaşamışız, sanki bu karmaları biz yaratmışız, sanki kaderimizi biz ekmişiz gibi.  Bu haliyle de “reankarnasyon" bilinç dışımızdaki izleri ve hatta bilinç altımızdaki doğumdan getirmiş olduğumuz etiket yada kodları, belli bir yaradılış zeminine oturtan mükemmel bir benzetmedir. Yanımızda getirdiğimiz karmalar, aynı zamanda bu yaşamda dönüştürmemiz gereken değerler, yani yaşam görevlerimiz, yani darmalarımızdır. KARMALARIMIZ KOLLEKTİF BİLİNÇ DIŞINDAN KİŞİSEL BİLİNÇ DIŞIMIZA YANSIYAN YAŞANMIŞLIK İZLERİYKEN, DARMALARIMIZDA BU İZLERİN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ İÇİN YARADILIŞTAN ALDIĞIMIZ YAŞAM GÖREVLERİMİZDİR.  İşte bizler darmalarımızı gerçekleştirirken, kollektif bilinç dışına kendi edimlerimizi ve eylemlerimizi yansıtırız. Söylediğimiz her söz, gerçekleştirdiğimiz her edim ya da amel, aklımızdan geçen her düşünce ya da gördüğümüz her rüya bizim kollektif bilinç dışına gönderdiğimiz izlerdir. Yani bizim yarattığımız karmalardır. Bu karmalar bazen bu yaşamımızda bizlere ya da başka başka yaşamlarda vucut bulan kişisel bilinç dışlarına, samskara olarak yansıyacaktır. Ne ekersek onu biçeriz. Hepimiz bir olduğumuza göre ektiklerimizi bu yaşamda vucut bulan kişilerin (:enkarnelerin) biçmesi gerekmez, ektiğimiz her şey kollektif bilinç dışına (Yani yaradılışa, evrene, tanrının düzenine, ruhlar alemine) ekilir ve her birimizin bu yaşamda payına düşenler ise kişisel bilinçdışımızda biçilir.

Doğumla yanımızda getirdiğimiz kişisel bilinç dışımızda var olan ve dönüştürülmeyi bekleyen samskaralar yani daha önce ki yaşam deneyimlerinin izleri Natal (:Doğduğumuz anda ve doğduğumuz yerden görülen gökyüzü enerjilerinin haritası)  haritalarımızda kodludur. Dolayısıyla natal haritalarımız, her birimiz için dönüştürülmesi gereken karmaları içeren yaşam görevlerimizi yani darmalarımızı anlatır. Natal haritalarımızdan kolektif bilinç dışından kişisel bilinç dışına yansıyan izleri, samskaraları yada daha önceki yaşamlardan arta kalan karmaları okuruz.  Ruhumuzun seçtiği görevimiz ise bu karma bağlarından özgürleşmek, natal haritalarımızı yani karekterimizi dönüştürmek, kısacası  kaderimizi aşmaktır. Jung’a göre kişilik ”Belli bir amaca doğru evrilen dinamik bir yapıdır.” Astrolojide kader olarak natal haritalarımızla seçtiğimiz kişiliğimizin dinamik yapısını, astrolojinin matematik düzeni içerisindeki kutupsal ve açısal yapılar anlatır. Natal haritalarımız, astrolojik unsurların (:Gezegenler, burçlar, ışıklar, hesapla bulunan noktalar ve evler) bir birleri ile dinamik bağlantılarından oluşan bir örüntüdür.  Bu bağlantılardan hangisine yakın olduğumuz, karşıt kutuplardan hangi kutbu seçtiğimiz, yani bilinçli yada bilinçsiz seçimlerimiz deneyimlerimizi oluşturur. O zaman natal haritalarımızda kodlu kaderimizin  yani “karekterimizi güdüleyen bilinç dışı yatkınlıklaımızın” ardından gidebilir ya da bunları fark eder özgür seçimlerde bulunabiliriz. Ve yaşam içerisinde de bunları görmemizi sağlayan zorlayıcı olaylarla ve dönüştürücü temalarla karşılaşırız. Bazen meydan okuyucu bir olayla karşımıza çıkan bu enerjiler, bazen de fırsat zamanları veya kolaylık olarak önümüzde parlar. Bunlarda astrolojide transit haritalarımızdan okunur. Esasen son derece dönüştürücü bir potansiyeli içinde barındıran bu meydan okuyucu olaylar, çoğu zaman bize kader ya da şanssızlık veya şansmış gibi gelir. İşte çoğu zaman “iyi astrologlar” bize şans ya da şansızlık gibi görülen bu olayları tahmin eder ve astroloji de artık bir fala dönüşür ve bu deneyimlerin içerisindeki dönüştürücü potansiyeller körelir, kolektif bilinç dışına bizim yarattığımız yeni karmalar olarak akar gider.

Aslında başımıza gelecek olayları bilmek için mutlaka astrolojiye gerek yoktur. Duyu dışı algısı gelişkin biri, kolektif bilinçte kayıtlı anıları okuyabilen bir algıya sahip her hangi biri (yada medyumik özelliği olan biri) astrolojiyi bilmeden de bunu yapabilir. Bu anılara veya bilgilere ulaşabilmek duyu dışı bir algı gerektirir ki çoğu zaman bunun bilgelikle de hiçbir alakası yoktur.  Bilgelik yaşamda karşılaştığımız her olayı bizi dönüşüme, değişime ve ruhsal gelişmeye götüren atlama taşları olarak görmek ve olaylara daha yüksek bir vizyondan, daha evrensel (:daha tanrısal)  bir bakış açısından bakmak demektir.  Bir takım çalışmalarla duyu dışı algı yeteneğimizi geliştirebilir veya doğuştan böyle bir algıya sahip olabiliriz. Ama, her durumda bilgelik (:astrolojinin Satürn’ü) bu yaşamda geliştirmemiz gereken zorlu bir yolculuktur.  kolaya kaçarsak, birilerinin bizim kaderimizi okumasını ister ve hatta ne kadar yüksek bir ruh, ne kadar sipiritüel bir kişi olduğumuzu söylemesini bekleriz. Ve eğer o kişi de bunu yapabiliyorsa bir de onu kutsarız.  Dahası, bu dünyada sahip olunabilecekler açısından şanslı bir insan olarak doğmuşsak (Astrolojinin Jüpiter’i) işler daha zordur. Çünkü bizi bilgeliğe götürecek dönüştürücü prensipleri anlamamızı destek olacak meydan okuyucu olaylarla karşılaşmayız.  Çünkü yaşam bizi o konuda açık bir sınava tabi tutmaz.  

Oysa ki gökyüzü durmaz, Steven Forrest’in deyimi ile “Değişen Gökyüzü” doğum haritamızda ki önemli astrolojik noktaları tetikledikçe bize sürekli karşılıklı iki kapı açılır. Bu kapılardan biri bilinç dışı yatkınlıklarımızı, yani kaderimizi veya dönüştürülmeyi bekleyen karmalarımızı işaret eder.  Bir diğer kapı ise, farkındalıkla aşmamız gereken diğer kutbu gösterir. Darmamızı gerçekleştirmek için bu kapıyı görmeliyiz. Bu kapıyı görmek içinde ihtiyacımız olan tek şey farkındalık ve zamanla gelişen bilgeliktir.  Eğer seçimlerimizi özgür irade ile yapmak istiyorsak, öncelikle kaderimize veya karmamıza yönelik farkındalık geliştirmeliyiz. Bu da ancak dibine kadar kendimizi bilmek, bilinç altındaki korkularımızla yüzleşmek ve kendimize ve yaşantımıza daha yüksek bir perdeden bakabilmekle mümkündür. Ancak o zaman karma bağından özgürleşebilir, kaderimize karşı olgun bir duruş sergileyebilir ya da darmamızı gerçekleştirebiliriz.

Karma astroloji , önce kişisel bilinç dışından gelen ve bizi tanımlayan samskaraları, kollektif bilinç dışının izlerini yada metaforik olarak geçmiş yaşamdan yanımızda getirdiklerimizi çözümler. Ardından yaşam görevlerimizi veya darmamızı anlatır.Kendimize ve çevremize karşı yeni bir anlayış geliştirmemize, yaşam deneyimlerimizin en derin anlamına ulaşmamıza, kendimizi, kendimizden özgürleştirmemize destek olacak farkındalığa ulaşmamıza yardım eder.

Nalan Yıldırım

bottom of page